21 Temmuz 2012 Cumartesi

DİYABETLİ ÜNLÜLER

Diyabet Derya Baykal Hastalığı tiyatro oyunu değil gerçek

Derya Baykal, diyabetli olduğunu geçen yıl üst üste sıkıntıyaşadığı bir dönemde aniden başgösteren belirtilerle öğrenmiş. İlk dönem depresyona girmiş, ensülin iğnelerini gizli gizli yapmış. Tiyatro oyuncusu Derya Baykal Şensoy da geçen yıl diyabetliler kervanına katılmış. Sanatçı, hastalığının hikâyesini şöyle anlattı:

Hastalığınızı ne zaman öğrendiniz?

Geçen sene mayıs sonu gibi bazı sorunlar üst üste geldi. Ferhan'ın (Şensoy) ayağı kırıldı, tiyatroya ara verdik, üzüldüm. Sonra kendimde bazı rahatsızlıklar hissedip doktor doktor gezdim. Çarpıntı oluyor, uyuyamıyordum. Çok halsizdim. Ama bir yandan hayatımı devam ettiriyor, vitamin alıyor, vücudumu zorluyordum. Birdenbire giysilerim bollaştı.Aslında giysilerin bollaşmasına seviniriz. Tabii, ben de sevindim, ne güzel zayıflıyorum diye. Ama derler ya her şeyin sağlıklısı olsun. Bu arada çok susuyorum, devamlı kola, su, ice tea içiyorum. Normalde de hiç içmem bu tip şeyleri. Hastaneden çıktım, gözlerim görmüyor. 10 metre ilerideki tabelayı okuyamıyorum. Göz doktoruna gittim. Dedi ki 'Bu yaşta böyle birdenbire uzağı görememe gibi bir göz bozukluğu olmaz. Tiroid ve şeker testi yaptırın'. Yaptırdım, şekerim çok yüksek çıktı.Bunu öğrendikten üç dört gün sonra turneye çıktık. Önce Ankara'da doktorlar tetkikler yaptı.

'İnsülin'i duyunca yıkıldım'

Tedaviye önce ilaçla başladım. Moralim çok bozuktu. 'İnsüline geçeceksin, ilaç yetmiyor' dediklerinde daha beter bir yıkım oldu. Çünkü insülinin ne olduğunu da çok iyi bilmiyordum. Panik oldum ve çok üzüldüm. Nasıl becereceğim, nasıl ayarlayacağım. Ondan sonra büyük bir bunalım devri başladı. Üstelik kan şekeri düzeyi düzene girmedi, ben internette araştırmaya başladım. Dünyada ne yapılıyor, nasıl tedavi olur, insülin nedir, iğne nasıl yapılır, araştırdıkça daha da panikledim. Her gün ağlıyordum. Hastalığımı kimseye söylemiyordum.İnsülin iğnemi tuvalette yapıyordum.

Neden gizleme ihtiyacı duydunuz?

İğne yapmanın yanlış yorumlanabileceğini düşündüm. Uyuşturucu kullanıyorum zannederler sandım. Bu korku herkeste de olabilirmiş.İğnemi tuvalette yapıyordum. Oysa bu çok tehlikeli. İlaç tesir edince hemen yemek yemek lazım. Nitekim Uludağ'da böyle bir hipoglisemi yaşadım, ölümden döndüm. Çünkü iğneyi odada vurup aşağıya indim. Yemekle arada geçen süre uzundu. İğne hızla tesir ediyor, sofrada enjekte etmem gerekirdi. Bunları artık aştım. Her yerde, her şartta iğnemi yapıyorum.

Eskiden 3'e kadar bir şey yemezdim

Hastalık sizi nasıl etkiliyor?

Her şeyden çok çabuk etkilendiğim için iniş çıkışlar gösteriyor. Bunları da bilmiyordum başlangıçta. Müthiş bir depresyon geçirdim. Psikolojik olarak profesyonel yardım almam gerekiyordu. Mesela uçağa biniyorum, acaba burada şekerim düşerse ben ne yaparım diye düşünüyorum, zaten bunu yaşadığım anda şekerim anında düşüyor. Şimdi bunun için neler yapmam gerektiğini biliyorum. Mesela derin nefes alıyorum, o anda düşüncemi başka yöne kanalize ediyorum, kendimi sakin olmaya ikna ediyorum.

Bu kadar yoğun çalışırken düzenli beslenebiliyor musunuz?
Yanıma mutlaka meyvemi, diyet bisküvimi, galetamı, peynirimi, ilaçlarımı, iğnelerimi alırım. Böyle özel bir bagajım var. Çok organize bir insan olduğum için bütün bunları düşünüp dışarı çıkıyorum. Çevremdeki herkesi bilinçlendirdim, şekerim düşerse bana bu iğne yapılacak diye. Bir de başlangıçta bu konuya çok yoğunlaşmıştım. Düşündükçe, üzüldükçe şekerim düşüyor, düştükçe üzülüyorum. Artık çok rahatladım. Kızımın en yakın arkadaşlarından biri diyabet hastası. Bu sıkıntıları başkalarının da yaşayabileceğini düşünerek paylaşmak istedim. Şimdi tiyatroda oyunlarımı oynuyorum, dizi çekiyorum, çok fazla düşünmeyerek, ama tedavinin tüm gereklerini yerine getirerek hastalığın üstesinden geldim. Ama ben bunu bir senede başardım. Yeni hastalanan insanlarda da aynı sorunlar olacaktır. Panik yapmasınlar, hallolmayacak bir şey değil. Mutlaka iyi bir doktora gitmelerini, ayrıca profesyonel psikolojik yardım almalarını öneriyorum.

Hayatınız nasıl etkilendi?

Arkadaşlarla buluşurduk, öğlenleri yemeğe giderdik. Sonra o yemekleri nasıl yiyeceğim, bana dokunur mu, iğnemi nasıl yapacağım diye düşünmeye başladım. Şimdi kendime göre her yerden bir şey bulup seçiyorum. Şunu yersem, şunu yemem, ayarlıyorum, icabında bir öğün kebap yiyorum.

Siz Tip 1 diyabetli misiniz, yoksa Tip 2 mi?

Benimki Tip 1 diyabet. Günde beş kez insülin iğnesi yapıyorum. Ama hiç zor gelmiyor. Hiçbir şeyin de eksikliğini hissetmiyorum. Meyvemi yiyorum, özel tatlandırıcıyla diyet tatlımı yapıp yiyorum, ama sürekli önlemim var. Yanımda hep meyve suyu taşırım. Geçen akşam bir yere yemeye davetliydim. Otomobilden inmeden şekerimin düştüğünü hissettim. Hemen meyve suyumu içtim, dengeledim, öyle gittim. Yoksa kötü olurdum. Aşırı heyecanlarda da şekerim düşüyor veya çıkıyor. Televizyonda duygusal bir film izliyorum, şekerim hemen 400'e fırlıyor. Kendi kendime terapi yapıyorum. El işleriyle uğraşıyorum. Son uğraşım, bu kurs. Burada hem kurs öğretmenim hem arkadaşım olan Hafize Manav'ın öğrettikleriyle kendi bilgilerimi birleştirerek ortaya güzel bir şeyler çıkarıyorum. Bu da beni hem mutlu ediyor, hem de her şeyden uzaklaştırıyor.

Ailenizde diyabetli var mı?

Hayır yok. Ben hastalığımın nedeninin daha çok sinirsel olduğunu düşünüyorum, son zamanlarda biraz fazla kilom da vardı. Sonra zayıfladım ama şimdi yine biraz kilo aldım. Dolu dolu yemezsem, yaptığım iğnenin dozu az ya da çok geliyor. Okuyucularınıza bir şeyi önermek istiyorum. Lütfen herkes düzenli beslenmeye özen göstersin. Ben eskiden öğlen 3'e kadar hiçbir şey yemezdim. Metabolizmanızı bozdunuz. Evet, metabolizmam bozuldu. Bir kahve içerdim, kahvaltı etmezdim. Saat 3'te açlıktan elim ayağım titrerdi, bir lokma bir şey yerdim. Sabah kahvaltısı çok önemli. Düzensiz beslenme beni olumsuz etkiledi. Oyun öncesi bir şey yemezdim. Şimdi yiyorum, oyun sırasında da her yerde meyve suyum var. Çok üzüldüler ama onları da hazırladım. Şekerim düşüyor dediğim anda hemen bana yemek hazırlayıp getirirler. Onlaraşekerim düşerse ne yapmaları gerektiğini, iğne yapmayı öğrettim. Kızımın arkadaşı diyabetli olduğu için ondan bilgiler edinip bana aktarıyor. İnsanlar yaşadıkça birçok sorunla karşılaşıyor. Ben çok hızlı yaşıyordum, çok yük almıştım. Şimdi bu yükleri azaltmaya çalışıyorum.

Seyahatlerde sorun çekiyor musunuz?

Önümüzdeki günlerde ABD'ye gideceğim, sorun olur mu diye rüyalarıma giriyor. ABD artık çok hassas. Doktorumdan diyabetli olduğuma dair rapor alarak elçiliğe göndereceğim, yoksa ensülin iğnelerimle ilgili sorun çıkabilir.

'Yeter Anne' adlı TV dizisinde oynuyorsunuz. Haftada kaç gün çekime gidiyorsunuz?

İki üç gün gidiyorum. Çok keyif alıyorum, Dizide çok güzel bir ekiple çalışıyorum. Haftada dört beş oyun oynuyorum. Zaman kalmıyor. Bu arada yaşadıklarımı komik yönüyle anlatan, arada çok komik şeyler de var tabii, bir 'stand up' yapmayı düşünüyorum. Güleriz ağlanacak halimize misali hem traji-komik, hem de komik şeyler var. Bir diyabetlinin yaşadıklarını anlatarak bu arada insanları da bu konuda bilinçlendirmeyi hedefliyoruz.



Halle BerryHalle Berry, dünyaca tanınan bir aktris. Geçtiğimiz yıl aldığı Oscar ödülü ile yeteneği tescillenmiş bir oyuncu. Kimi zaman bir James Bond kızı, kimi zaman da güzellik kraliçesi. Bütün bunların yanı sıra o aynı zamanda bir diyabetli. Halle Berry’ nin diyabetle tanışması ve hastalığını kabul etme öyküsü ilginç. Berry’e diyabet hastalığı teşhisi (Tip I yani insuline bağımlı tür) 20’li yaşlarının başında konmuş. İlk önceleri hastalığını kabullenip, düzenli bir şekilde tedavi olma yerine hastalığı reddetmeyi seçmiş. Çünkü set aralarında insülin iğnesi olmak için izin istemekten utanmış, çevresine hastalığını bir türlü söyleyememiş.

O günlerde geçirdiği ciddi bir kriz sonrası ise yaptığı yanlışın farkına varmış. Halle Berry artık diyabetini kabullenmiş durumda ve düzenli egzersiz ile doğru beslenmeyi yaşamının bir parçası haline getirmiş. Hastalığını herkes biliyor ve Berry Amerika’daki diyabet kuruluşlarının önemli bir bağışçısı olmakla da tanınıyor.




'Keşke hiç acıkmasam'Her yaştan insanı pençesine alabilen diyabet, birçok ünlüde de görülüyor. Bunlardan biri de, 35 yaşında çocuk yapmaya karar verdiğinde 'reaktif hipoglisemi'si olduğunu öğrenen oyuncu Müjde Ar. Aslında bu sorun Müjde Ar' da çocukluğundan beri varmış ama farkında değilmiş:

Ben çocukluğumda da çok sık acıkırdım. Ortaokulda son derslerde hep bayılırdım. Sabah erken kahvaltı et, okulda bir şey yeme, meğerse hipoglisemiden oluyormuş, bilmiyordum. Bu hastalık başıma gelince hem çok okudum, hem de kendi bedenimi daha iyi tanıdım. ABD'ye gittim, tüm tahlillerimi yaptırdım. Bilinçli olmak zorundasın. Hastalığımı bayağıciddiye aldım.

Öğrendikten sonra neler değişti?

Daha önceden yaşadığım bir sürü şeyin yanıtını veremiyordum, bu açıdan rahatladım. Gece birçok kez tuvalete kalkmak, sürekli bitkinlik, yemek sonrası hemen uykumun gelmesi gibi şikâyetlerim vardı. Eskiden acıkınca başım müthiş ağrıyordu, o geçti. Geceleri uykudan kalkıp yemek istiyordum, oyuncu olduğum için kilo almamak amacıyla kendimi tutuyordum.

Günlük yemek listenizde neler var?

Bu sabah 07.00'de kahvaltıda iki incecik dilim kızartılmış siyah ekmek, yağsız dil peyniri ve bir domates yedim. Saat 10.00' da açlıktan gözüm döndü. 11.00'de bir tas yağsız kısmından tavuk suyuna şehriye çorba içtim. Bu beni 13.00'e kadar tuttu. Saat 13.00'te bir tabak bakla ile yer elması yedim. Bu yemeğin kalanını saat 15.00 gibi yiyeceğim. Saat 17.00 gibi bir fincan yağsız süt içeceğim. Saat 19.00 gibi de yine önceden aldığım söğüş hindi etini yiyeceğim. Eğer çekimimiz gece uzarsa süt ve yoğurtla devam edeceğim. Diyetimi çok sıkı uyguluyorum ama uygulamazsam hiç enerjim olmuyor, çalışamıyorum.

Haftada beş gün çok düzenli spor yapıyorum. Yüzme ve yürüyüş gündelik yaşamımın bir parçası haline geldi.

Diyetinizi hiç bozmaz mısınız?

Diyetimi pazar günleri bozuyorum. Pazar sabahları 2.5-3 saat spor yapıyorum. Sonra ona güvenerek simitli, peynirli güzel bir kahvaltıyapıyorum. Ama reçel, bal asla yemiyorum. Bu arada Çin, Japon, Vietnam mutfaklarında usta aşçı oldum. Buharda yağsız sebze pişiriyorum. Çok iyi yemek yapmayı öğrendim. Makarnanın, pirincin siyahını tercih ediyorum. Şeker, beyaz ekmek, beyaz makarna tamamen hayatımdan çıktı.Bol meyve yiyorum.

Aileden gelen şanssızlıklar var. Annemden diyabet, babamdan kolesterol almışım. 25 yıldır kızartma yemem, sevmem ama kolesterolüm 400.

Davetlerde ne yiyip içiyorsunuz?

Alkolle aram hiçbir zaman iyi olmadı. Maden suyu alıyorum, aman biraz kendim için arsızlık yapayım dersem kuruyemiş yiyorum. Açık büfe yemeklerden zaten eskiden de hoşlanmazdım, salata, sebze, çok iyi bir mutfaksa kuzu eti alıyorum.

Bu hastalıkta sizi en çok ne zorluyor?

Çok özlediğim, ah yiyeyim dediğim şeyler yok. Beni en fazla rahatsız eden şey yiyebilecek bir şey bulma mecburiyeti ve bütün hayatının acıkacağın anda ne yapacağın paniği üzerine kurulu olması. O panik de hastalığı öğrendikten sonra oldu. Hayatta en imrendiğim kişiler saatlerce acıkmayanlar. Bunlardan biri de Ercan (Karakaş).Sabah kahvaltı ediyor, akşama kadar hiçbir şey yemeden eve dönüyor. Hiç acıkma hissi olmayan biri olmak isterdim. Açlık beni inanılmaz rahatsız ediyor.

Adacık nakli mi, pankreas nakli mi, tıp geri kalan ömrüm için bu hastalığa bir çare bulacaksa ilk ben yaptıracağım.



                                          Zeki Alasya
Diyabetle tanışmam sürpriz olmadı. İnsanlar başlarına gelebilecekleri bildikleri halde ihmalden midir? Boş vermişlikten midir? olayları görmezden gelirler.

Benimki iyice bir traji komik çünkü; olayın farkına varmam için bir sürü neden vardı. Ailemin bütün fertleri diyabetli belli yaşlarda annem babam ve abilerimde diyabet ortaya çıkmıştı.

Ben de o yaşlara gelmiştim. Topkapı Hastanesi 'nde Hastane dizisini çekiyorduk. Hemen hergün Laboratuvarın önünden geçiyorduk. Laboratuvarın başında çok sevdiğimiz bir ablamız, bize iyilik yapmak için "arada bir gelin size kan kontrolü yapalım" diyordu. Ama diyabet olabileceğimi düşünmüyordu. Israrla "lipid bakalım, kolesterol bakalım, kan değerlerini bir değerlendirelim" diye yırtınıp duruyordu. Ama dinleyen kim. Diyabetin tipik belirtileri; ağız kuruması, akşam üstlerine doğru uyku hali, sık idrara çıkma ihtiyacı gibi, bunları ciddi birer uyarı olarak dikkate almam gerekiyordu.

Bir İtalya seyahatinde yaşadığım bir olayı -acaba abartıyor muyum diye kendi kendime düşündüğüm- bir dışarı çıkma ihtiyacı oldu. Floransa'da Pisa'ya bir günlük tur düzenlenmişti. Yol bir buçuk saat sürüyor. Otobüse binmeden önce son defa tuvalete gittim. Yolculuğun sonlarına doğru çok kötüleştim, inip tuvalet sordum. Bir yer gösterdiler, dehşet uzaklıkta. Atletleri kıskandıracak bir rekorla, ihtiyacımı görebildim ve bu şartlarda bir Avrupa seyahati yaptım.

Ailemdeki fertlerin hemen hemen tümünün diyabetli olması beni düşündürdü. Serde biraz boşvermişlik var ya, o tarafım çok kötü. Bir yıldan beri süren bu uyarıların sonuna gelmiştim.

Diyabetli olduğumu üç yıl önce öğrendim. Hemen bir tedaviye başlandı. Bir ay on gün içinde şekerim normale indi. Nedense diyabet hastalığı insanların moralini bozuyor. Benim moralim bozulmadı, fakat bir boş vermişlik var. Sağlığına çok dikkat eden biri değilim, evhamlı da değilim. Düşünüyorum da, keşke biraz hastalık hastası olsaydım. Çok daha uzun yaşardım.

Bir süre durumumu ciddiye aldım ve tedaviye başladım, rejim yaptım. Bir hafta içinde idrara çıkma sıklığı normale döndü.

Çok ideal bir diyabet hastası gibi değil ama, çok da ihmal etmeden geldim o zamandan bu zamana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder